Demirci Halk Egitimi Merkezi Forumları
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
Demirci Halk Egitimi Merkezi Forumları

Her yerde, herkes icin EGİTİM
 
AnasayfaPortalliAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
ersan_ozsurucu
Genel Sorumlu
Genel Sorumlu
ersan_ozsurucu


Mesaj Sayısı : 1093
Yaş : 61
Kayıt tarihi : 26/11/06

ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Empty
MesajKonu: ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1)   ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Icon_minitimeCuma 29 Ağus. 2008, 10:41

Hasan CEMAL - Milliyet
Darbecilikten, cuntacılıktan demokrasi kahramanlığına...
İlhan Selçuk gözaltına alınınca neredeyse kırk yıl öncesine gittim. 1969'u, 1970'i, 1971'i düşündüm.
Darbeci ya da cuntacı yıllarımı...
Bu işlerin içindeki bir çoğumuz gibi ben de mesleğimi o zamanlar devrimci diye tarif ediyordum. Bir araç olan askeri darbe ile 'devrim'in önünü açacaktık çünkü...
Öyle inanıyorduk.
Gözümün önünden geçip giden filmin karelerinde kimler yoktu ki. Doğan Avcıoğlu'yla İlhan Selçuk vardı, İlhami Soysal'la Uğur Mumcu vardı, Cemal Madanoğlu Paşa'yla birlikte daha nice general ve asker kişi vardı.
O tarihlerde 'darbe'nin peşindeydik. Özellikle Ankara'da askerle 'organize işler'in içindeydik.
Bize çalışan bazı devrimci gençler sağda solda bomba patlatarak asker için darbe ortamı oluşturuyordu. "Ordu-gençlik el ele, milli cephede!" mitingleri düzenleniyordu.
Bir keresinde, bir arkadaşı tarafından kazayla öldürülen devrimci bir genci, "Ülkücüler vurdu!" diyerek neredeyse bütün Ankara ayağa kaldırılmış, büyük bir gösteri yapılmıştı.
Başbakan Demirel'le hükümetini ve 'faşizm'i protesto ederek Ankara'da Tandoğan Meydanı'na yürüyenler, aslında neye alet olarak yürüdüklerini bilmiyorlardı tabii...
Dergimizin adı Devrim'di.
Doğan Avcıoğlu yönetiyordu.
İki hedefimiz vardı:
Biri Demirel, öteki Ecevit.
İkisini de düşman görüyorduk. İkisi de umut olmaktan çıkarılmalı, ikisi de siyaseten yıkılmalı, inandırıcılıkları beş paralık edilmeliydi.
AP lideri ve Başbakan Demirel, 'Amerikan emperyalizmi'nin uşağı idi. Ayrıca bir 'yobaz'dı, 'gizli gündem' sahibi; 'Nurlu ufuklar' diyerek Türkiye'yi irtica karanlığına çekmek isteyen Said Nursi cemaatindendi çünkü...
Ecevit ise çok partili demokrasiye sahip çıkan bir 'romantik'ti. Demirel'e alternatif oluşturduğu için de demokrasiye umut bağlanmasına neden oluyordu.
Oysa, demokrasi bize yaramazdı.
Halk cahildi!
Bizde seçim sandığından hep Menderes, Demirel gibi emperyalizmin işbirlikçileri, bir de 'şeriatçı gericiler' çıkıyordu.
Ne mi yapmak lazımdı?
Önce askeri bir darbeyle parlamentonun ve partilerin kapısına kilit vurulacaktı. Ve Moskova'da pişirilen 'kapitalist olmayan yol'dan devletçi bir düzene doğru yol alacaktı Türkiye...
Devrim dergisinde, bir yandan demokrasinin bizim gibi ülkelere neden yaramadığını anlatan yayınlar yaparken, öte yandan 'kapitalist olmayan yol'a girmiş ülkelerle ilgili yazıları hiç demirci etmiyorduk.
Irak'ta Saddam Hüseyin'i, Suriye'de Hafız Esad'ı, Libya'da Kaddafi'yi, Sudan'da General Nimeyri'yi ya da Mısır'da Nasır'ı sahneye çıkaran Batı karşıtı, Baasçı, otoriter rejimlerin propagandasını yapıyorduk.
Herşey darbe içindi!
Herşey, 'cahil halk'ın oylarıyla seçim sandığından çıkan işbirlikçi, yobaz, gerici düzene son vermek içindi.
Herşey, cici demokrasi diye yerin dibine batırdığımız çok partili demokrasinin çanına ot tıkamak içindi.
Ama olmadı.
9 Mart değil 12 Mart kazandı!
Biz değil onlar kazandı.
1971'de askerden darbe geldi ama bizim istediğimiz darbe değildi bu. 12 Mart, demokratik hak ve özgürlüklerin, insan haklarının canına okudu. Deniz Gezmiş'leri idam sehpasına gönderdi. Ziverbey Köşkü adındaki işkence evinden geçirdi, Doğan Bey'i, İlhan Abi'yi, İlhami Abi'yi...
9 Mart'a karşı ünlü Madanoğlu davası açıldı. Ama sonunda beraat çıktı.
Masum muyduk?
Darbeye karışmamış mıydık?
Askerle organize işler içinde olmadığımız için mi, 12 Mart'ta Madanoğlu Davası beraatle sonuçlanmıştı?
Sanmıyorum.
Çünkü, işin aslı 'hukuk'la pek fazla ilgili değildi. Delillerde yetersizlik olabilirdi. Ama beraat konusunda işi aslı daha çok darbe hukuku ile ilgiliydi.
Madanoğlu davası beraatle sonuçlanmak zorundaydı. Zira aksi halde, işin ucu ordunun en tepesine, örneğin Genelkurmay Başkanı Faruk Gürler Paşa'ya, Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur Paşa'ya kadar uzanacaktı.
Bunu kimse göze alamadı.
Madanoğlu davasında beraat kararı böyle geldi.
İlginç olan bir nokta daha vardı. 9 Martçılar bu beraat kararıyla sanki 'demokrasi kahramanı' oldular.
Evet, 12 Mart 1971 askeri rejimi, ülkede demokrasi ve insan haklarının canına okudu. Ancak, 9 Mart da bir 'demokrasi hareketi' değildi ki.
Tam tersine çok partili demokrasiye paydos için yola çıkmış, Türkiye'nin Batı'ya sırtını dönerek başka sulara açılmasını öngören, askerci-cuntacı bir gizli örgütlenmeydi.
Ancak cuntacı takımı, 'Bolşevik' metotlardan da bir şeyler kaptığı için, bu işleri ters yüz etmekte mahirdir.
Demokrasinin köküne kibrit suyu ekmek için yola çıkmışsınızdır, ama burası Türkiye'dir, zaman geçer demokrasi kahramanı da olabilirsiniz.
12 Mart'ta böyle olmuştu(H).
Tarih tekerrür edebilir mi?
Bilemiyorum.
Ama Shakespeare'in sözü aklımda:
"Bütün dünler, bugünleri aydınlatan fenerlerdir."
Devamı yarın...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ersan45.spaces.live.com
ersan_ozsurucu
Genel Sorumlu
Genel Sorumlu
ersan_ozsurucu


Mesaj Sayısı : 1093
Yaş : 61
Kayıt tarihi : 26/11/06

ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Empty
MesajKonu: ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (2)   ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Icon_minitimeCuma 29 Ağus. 2008, 10:42

Hasan CEMAL / Milliyet

Türkiye'ye yapılacak kötülükler üzerine...
Oyun aslında çok açık oynanıyor. Görmek isteyenler için gizlisi saklısı yok. 2002 yılı sonunda, AKP'nin seçimleri kazanıp hükümet olmasından beri sahnede heyecanla izlenen bir oyun bu.
Adı sır değil:
AKP'yi devirmek!
Nasıl mı?
Yeni bir 28 Şubat'la...
Muhtıra ile...
Askeri darbeyle...
Olmadı, yargısal darbeyle...
Arayışlar 2003'le birlikte başladı. Askerin doruklarında uç veren kıpırdanmalar, yargıyla üniversitenin tepelerine sirayet etti organize biçimde.
Sivil odakların bağlantı noktalarında bir kısım basın ve emekli paşaların başını çektikleri bazı kuruluşlar vardı. Perde arkasında ilginç işbirliği örnekleri, 'organize işler' sergileniyordu.
Askerin doruklarında rahatsızlığa yol açan ilk konu Kıbrıs oldu. Başbakan Erdoğan- Dışişleri Bakanı Gül ikilisinin Annan planıyla "Kıbrıs'ı satmaya hazırlandıkları" söyleniyor, bunun engellenmesi isteniyordu.
Ağır basan kaygılara gelince:
(1)Erdoğan hükümeti, AB'ye uyum ve demokrasi diyerek askerin elini zayıflatacaktı.(2)Bu durum Türkiye'nin bölünmesine giden yolu kısaltırken,(3)siyasal İslam'ın güçlenmesini ve devleti adım adım ele geçirmesini hızlandıracaktı.
Ne mi yapmak lazımdı?
AKP'den kurtulmak ve AB eğer 'özel koşulları'mızı kabul etmiyorsa, o zaman AB'ye de sırtımızı dönerek başka sulara açılmak şarttı.
Hangi sulara?
Örneğin Tuncer Kılınç Paşa, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği koltuğunda otururken, AB'ye alternatif olarak Rusya, Çin, İran, Ortaasya sularından açık açık söz etmişti.
2003'le 2004'ün darbe tertipleri böyle bir ortamın içine oturdu. Sarıkız ve Ayışığı gibi isimler aldı.
Dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman Paşa'yla, özellikle Jandarma Komutanı Şener Eruygur Paşa'ya kadar uzandı tertiplerin kökleri. Hatta MİT'in konuyla ilgili uyarıları gündeme geldi.
Bir kısım basında manşetler atıldı, "Genç subaylar rahatsız!" diye... Yazılar yazıldı, "Ne bekliyorsunuz, elinizi çabuk tutun!" diye... "Her şeye yeni baştan başlıyoruz!" diye... Zamanın Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök Paşa'yı yıpratmak için haberler üretildi, köşeler yazıldı.
Ne çabuk unutuluyor bunlar.
Ama sonunda istedikleri olmadı.
(1)Hilmi Özkök Paşa, askerin anayasadaki yerine sadık kalarak 'darbe tertipleri'ni etkisiz kıldı.(2)Yeni bir 28 Şubat için büyük medya ikna edilemedi.(3)Büyük işdünyası da, büyük medya gibi, hükümetin AB ve ekonomi politikalarını desteklediği için 'darbe tertipleri'nde yer almadı.
Ama oyun devam etti.
"AKP'yi devirmek!" oyunu, özellikle 2006'dan itibaren 'Çankaya Savaşları' adı altında devam etti. Ne yapılırsa yapılacak ama Cumhurbaşkanlığı AKP'ye verilmeyecekti. Bunun için Türkiye istikrarsızlaştırılacak, siyasal cinayetler ile çalkalanacaktı.
Türkiye, gerçek bir hukuk skandalı olan 2007 yılı Nisan ayındaki 367'ye ve 27 Nisan Muhtırası'na böyle geldi. Askerin gece yarısı muhtırasıyla 367'deki parmağı ileride yazıldığı vakit, hiç aklınızdan çıkarmayın, demokrasi açısından Türkiye'nin yaşadığı ayıplar bir kez daha hayretle görülecektir.
Cumhurbaşkanı seçimi, muhtıra ve hukuk komplolarıyla ancak dört ay ertelenebildi. 22 Temmuz seçimlerinde AKP'nin yolu kesilmek, hiç olmazsa bir koalisyon ortağına bağlanmak istendi.
Tümü ters tepti.
Halkın muhtırası yüzde 47 oldu.
Ve Abdullah Gül Çankaya'ya çıktı.
Fakat sona ermedi oyun.
2003-2004 darbe tertipleri geride kalmış olsa da, seçim sandığında sonuç alınmamış olsa da, askerin muhtırası seçim sandığında ters tepmiş olsa da, şimdi sırada yargısal darbe var.
Bir başka deyişle:
Askeri değil hukuki darbe!
Şunu unutmayın:
Bir askeri darbe Türkiye'ye ne kadar büyük bir kötülük yaparsa, AKP'nin kapatılması da Türkiye'ye aynı ölçüde kötülük yapar.
Siyaseti istikrarsızlaştırır.
Ekonomiyi istikrarsızlaştırır.
AB ile ilişkileri dinamitler.
Ve hiç kuşkunuz olmasın:
"Ah bir ekonomik kriz çıksın da bu AKP gitsin!" diyenlere gün doğabilir, ama Türkiye iyice cepheleşir, Türkiye bin beter kutuplaşır.
Türkiye'yi gerçekten bölmek isteyenler de, Türkiye'yi radikal İslam'ın etki alanına çekmek isteyenler de, hiç kuşkunuz olmasın, AKP'nin kapatılmasına çok sevinirler.
Kim bilir kaçıncı kez yazıyorum bunları. Ama yazmayı sürdüreceğim.
Çünkü Türkiye'de rejime dışarıdan müdahaleler, muhtıralar, darbeler, bu ülkede demokrasinin yerleşmesini, siyasetin olgunlaşarak taşlarının yerli yerine oturmasını sürekli geciktiriyor.
Askerin işi siyaset değildir.
Ülke savunmasıdır.
Yargının işi siyaset değildir.
Hukuktur, hukuk devletidir.
Türkiye'yi kimlerin yöneteceğine seçim sandığında millet karar verir. Bu mekanizmaya dışarıdan müdahale demokrasiye aykırıdır ve Türkiye'ye kötülüktür.
Bu kötülüğe ortak mı olacaksınız? Yoksa demokrasiden yana mı çıkacaksınız?
Soru budur.
Üçüncü yazı yarına...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ersan45.spaces.live.com
ersan_ozsurucu
Genel Sorumlu
Genel Sorumlu
ersan_ozsurucu


Mesaj Sayısı : 1093
Yaş : 61
Kayıt tarihi : 26/11/06

ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Empty
MesajKonu: ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (3)   ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Icon_minitimeCuma 29 Ağus. 2008, 10:45

Hasan CEMAL / Milliyet

Başbakan Erdoğan, boynunu giyotine uzatacak mı?..
Boynunu giyotine uzatacak mı Başbakan Erdoğan'la AKP?.. Soru bu.
Erdoğan, "Boynum kıldan incedir" diyerek Anayasa Mahkemesi'nin kararını bekleyecek mi?
Ne dersiniz?
Ben pek ihtimal vermiyorum.
Tayyip Erdoğan'ın anayasa değişikliğiyle, halkoylamasıyla demokratik mücadele yolunu seçeceğine ilişkin işaretler şimdilik ağır basıyor.
Böyle yaparsa yanlış mı olur?
Sanmıyorum.
Baştan beri aynı kanıdayım. Gündemde hukuk değil, hukuk darbesi ya da yargısal darbe var. Demokratik hukuk devletini hiçe sayan bir gelişme söz konusu.
Buna karşı direnmek, 'demokrasi yolu'nu seçmektir. Darbeyle demokrasi, darbeyle hukuk bir arada olamaz.
Türkiye darbelere, askeri ya da hukuki darbelere direnmedi.
Darbecilerden hesap sormadı.
Bu hesaplar sorulabilse ve bu hesaplar bugüne kadar kapatılabilseydi, şimdi hala bir Danıştay Başsavcısı çıkıp darbeleri ve darbelerin idamlarını savunamazdı.
Eski siyaset ve eski siyasetçiler, Türkiye'de bürokrasinin rejime ilişkin 'asker-sivil hegemonyası'nı, eski deyişle tahakkümünü kabullendiler. Oyunun kurallarını demokrasiye uygun hale getiremediler. Bu konuda ipe un serdiler.
Ve eskiler, bu uysallığın, bu boyun eğişin Türkiye'yi zaman içinde kendiliğinden gerçek demokrasiye geçireceğini sandılar.
Olmadı, aldandılar.
Böyle sürecek mi oyun?
Halkın oyuyla sandıktan çıkan seçilmiş iktidarlar, son tahlilde, asker-sivil bürokrasiye tabi olmaya devam mı edecekler?
Seçilmiş hükümetler, demokrasiyle ilgili bazı temel konular gündeme geldiğinde, acaba devlet karşısında el pençe divan durmayı sürdürecekler mi? Yoksa gerçek demokrasi oyunu gelip nihayet bizim kapımızı da çalacak mı?
Sorunun özü budur.
Ve bu öz demokrasiyle ilgilidir.
Gerçek hukuk devletiyle ilgilidir.
Bu özü kavramadan olup bitenlere akıl erdirmek olanaksızdır.
Bu özü kavramadan rejime dıştan müdahaleleri şikayet konusu yapmak işe yaramaz. Bu özü doğru dürüst kavramadan yapılan hukuka saygı çağrıları havada kalmaya mahkumdur.
Yaşananların demokratik özü kavranamazsa, demokrasiyi günahları kadar sevmeyen, küreselleşmeye kafadan karşı olan, Türkiye'yi AB'den uzaklaştırmak, dünyadan tecrit etmek ve içine kapatmak için can atan 'ulusalcı tuzaklar'a kolayca düşülür.
Denge derken, hukuka saygı derken, itidal derken, şu günlerde sureti haktan görünerek demokratlık taslayan bir takım 'takiyyeci demokratlar'ın (eskinin 'kriptoları' ya da cuntacılarının) avanak avlama tezgâhına gelinir.
Evet, tansiyonu düşürmek lazım.
Evet, gerilimden kaçınmak lazım.
Evet, yumuşama lazım.
Evet, sağduyuyla soğukkanlılık.
Eski deyişle itidal...
"Yoksa adım adım rejim krizine doğru yol alıyoruz" uyarıları...
Gerçek payı var hepsinde.
Ama önce 'resmin bütünü'nü gözden kaçırmayalım. Bugün 'rejim krizi'nden söz edenler, daha dün yaşananları gözardı ederlerse, bir şeyler hep demirci kalır.
Askerin doruklarındaki 2003-2004 darbe tertiplerini, bu çerçevedeki bazı asker-sivil organize işleri, bazı Ergenekoncu dalgaları, Çankaya Savaşları'nı, Cumhuriyet mitinglerinin arkasındaki organize çekirdeği ya da 367'yi, 27 Nisan Muhtırası'nı yerli yerine oturtmadan, bir rejim kriziyle ilgili olarak yapılan iyi niyetli uyarılar havada kalır.
Çünkü AKP'yi kapatma davası, kuşkunuz olmasın, hiç de öyle kısa olmayan bir zincirin halkasıdır; 2002 sonundaki seçimlerden beri yaşanan demokrasi karşıtı olaylar zincirinin bir halkası...
Son halka işte bu davadır.
Ya da son 'kazık'tır.
Rejim krizine asıl imzayı atanlar, dünkü yazımda da belirttiğim gibi, işleri AKP'yi kapatma noktasına getirenlerdir, yani bugün yargısal darbe içinde olanlardır.
Yazın bir kenara:
Rejim, atılan bu kazığı çıkarmadan demokrasi adına layık olamaz. Bu kazık çıkmadan, Türkiye'de rejimin demokratikleşmesi, olağanlaşması, Türkiye'nin gerçek bir siyasal istikrara kavuşması imkansızdır.
Bu kazık nasıl çıkar?
Bunun için iktidarla muhalefet elele verebilir mi? Erdoğan'la ****** uzlaşabilir mi? Keşke...
İktidarla muhalefet keşke bir anayasa değişikliğinde anlaşarak, Türkiye'yi siyasi partiler mezarlığı olmaktan kurtarsalar...
Evet keşke!
Siyaset sahnesinde bugün böyle bir 'demokrasi mucizesi'nin gerçekleşeceğini ummak, olmayacak duaya amin demek gibidir; keşke yanılsam.
O zaman kazık nasıl çıkacak?..
Yarın dördüncü yazıyla devam.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ersan45.spaces.live.com
ersan_ozsurucu
Genel Sorumlu
Genel Sorumlu
ersan_ozsurucu


Mesaj Sayısı : 1093
Yaş : 61
Kayıt tarihi : 26/11/06

ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Empty
MesajKonu: ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (4)   ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Icon_minitimeCuma 29 Ağus. 2008, 10:46

Hasan CEMAL / Milliyet
AKP'den değil, demokrasiden yana olmak!
Bu köşede dün çıkan yazımı, kapatma davasıyla birlikte rejime atılan kazık nasıl çıkacak diye noktalarken şöyle demiştim:
"AKP'yi kapatma davası, 2002 yılı sonundaki seçimlerden beri yaşanan demokrasi karşıtı olaylar zincirinde son halkadır. Rejim krizine asıl imzayı atanlar, bugün yargısal darbe içinde olanlardır. Bu kazık çıkmadan, rejimin demokratikleşmesi de, olağanlaşması da, Türkiye'nin gerçekten siyasal istikrara kavuşması da imkansızdır. İktidarla muhalefet keşke bir anayasa değişikliğinde anlaşarak, Türkiye'yi siyasi partiler mezarlığı olmaktan kurtarsalar..."
Ancak yazımın sonunda, bizim siyaset sahnesinde böyle bir 'demokrasi mucizesi'ne ihtimal veremediğimi eklemiş, sormuştum:
"Peki, bu kazık nasıl çıkacak?"
Herkes şimdi bu sorunun peşinde.
Ama önce yine geriye gidelim.
2003-2004 darbe tertiplerine...
Çünkü, o zamanki askeri darbe tertiplerinden bugünkü yargısal darbe noktasına gelindi.
Bu bir zincir!
Ve bu zincirin halkalarını yerli yerine oturtmadan hem bugünü anlamak zor olur, hem de bugünün iyi niyetli istikrar arayışları sonuçsuz kalır.
Bu açıdan önemsediğim bir haberi bugün köşeme alıyorum. 2003-2004 darbe tertipleriyle ilgili olarak Taraf gazetesinde önceki gün şu manşet vardı:
"Darbe belgelendi!
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in, 'Bana ait değil' dediği ve Nokta dergisini kapattıran 'Darbe günlükleri'nin Örnek'in bilgisayarından elde edildiği kanıtlandı."
Mehmet Baransu imzalı haberin giriş bölümü şöyleydi:
"Ayışığı ve Sarıkız adlarıyla 2004'de yapılmak istenen iki askeri darbe hazırlığının anlatıldığı ve Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu açıklanan günlüklerin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'ndaki Örnek'e ait bilgisayardan çıktığı belgelendi.
Hatırlanacağı gibi, Nokta dergisi günlüklerin bir kısmını yayımlamış ve ardından da askeri savcılığın emriyle derginin merkezine baskın düzenlenmişti. Kısa bir süre sonra da Nokta dergisi kapanmak zorunda kalmıştı.
Ergenekon Soruşturması'nı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz, operasyonda gözaltına alınan kişilerin ifadeleri ve ele geçen belgelerin ardından, Deniz Kuvvetleri eski Komutanına ait olduğu açıklanan günlüklerle ilgili olarak Nokta dergisi eski Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş'ün bilgisine başvurdu.
7 Mart 2008'de Beşiktaş'daki İstanbul Adliyesi'nde Görmüş'le 2,5 saat görüşen Savcı Öz, bilgisayar ortamındaki günlüklerin bir kopyasını aldı. Yapılan inceleme önceki hafta tamamlandı. Ve günlüklerin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ait bilgisayardan çıktığı anlaşıldı.
Taraf'ın önceki gün görüştüğü İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden bir yetkili, metinlerin orijinal halinin, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı'na ait hangi bilgisayardan çıktığının resmi yazıyla belgelendiğini ve bunun da rapor haline getirildiğini söyledi. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Alper Görmüş, Taraf'a ulaşan bilgileri doğrulayıp, kendisine de birkaç gün önce böyle bir bilginin geldiğini aktardı."
Haber böyleydi.
Göbeğine de 'darbe planı' başlığını taşıyan şöyle bir bilgi notu eklenmişti:
"Nokta dergisi geçen yıl 29 Mart'ta piyasaya çıkan sayısında, emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'in 17 yaşında tutmaya başladığı günlükte yer alan Sarıkız kod adlı darbe planlarını yayımlamıştı. Haberde, 24 Nisan 2004'te Kıbrıs'ta yapılan referandum öncesi dört kuvvet komutanının, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e rağmen darbe yapmayı planladıklarına dair bilgilere yer verilmişti.
2003-2005 yılları arasında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yapan Özden Örnek, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ve şu an ******çü Düşünce Derneği Başkanı olan dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur tarafından hazırlanan 'Sarıkız' darbe planından Orgeneral Hilmi Özkök'ün tutumu, ABD ve öbür yüksek rütbeli subayların isteksizliği nedeniyle vazgeçilmişti. Günlükte Orgeneral Yaşar Büyükanıt ve Orgeneral İlker Başbuğ'un 'kariyer planları' nedeniyle darbeye karşı oldukları iddia edilmişti.
Derginin aynı sayısında, Oramiral Örnek'in 'Darbe yapmak için çok istekli' diye tanımladığı Orgeneral Şener Eruygur'un 'Sarıkız' dan vazgeçilmesi üzerine, tek başına hazırladığı 'Ayışığı' kod adlı bir darbe planı da yayımlanmıştı."
Taraf'ın haberleri böyle.
Şimdi biraz düşünün.
Özünde AKP'den kurtulmayı amaçlayan bu darbe tertiplerinden bugüne bir çizgi çekin.
Arada yaşananları da anımsayın.
Cumhuriyet'e bomba... Kanlı Danıştay baskını... Cumhuriyet mitingleri... 367 ve 27 Nisan Muhtırası... Çankaya Savaşları...
Ama yine de AKP'nin seçim sandığında önlenemeyen yükselişi...
Ve soru:
Şimdi sıra 'yargısal darbe'de mi?
Bu soruyu, 2003-2004 darbe tertiplerinden bu yana çekilen çizginin ışığında şöyle bir düşünmekte yarar var. Çünkü konu ille de AKP'den değil, 'demokrasiden yana olmak'la doğrudan ilgilidir.
Eğer temel referansınız demokrasi ise, bu konuya biraz daha kafa yorabilirsiniz.
Peki kazık nasıl çıkar?..
Beşinci yazı yarın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ersan45.spaces.live.com
ersan_ozsurucu
Genel Sorumlu
Genel Sorumlu
ersan_ozsurucu


Mesaj Sayısı : 1093
Yaş : 61
Kayıt tarihi : 26/11/06

ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Empty
MesajKonu: ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (5)   ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Icon_minitimeCuma 29 Ağus. 2008, 10:46

Hasan CEMAL - Milliyet
Anayasa Mahkemesi, “yargısal darbe”ye geçit verecek mi?..
İktidarla muhalefet aynı demokrasi çizgisinde buluşup şöyle bir ses verebilirler mi:
"Rejime dıştan müdahalelere hep birlikte hayır diyoruz. Askeri darbelere de, hukuki darbelere de hayır! Bizim için nihai hesaplaşma yeri, demokrasilerin gerçekleştiği son yerdir, yani seçim sandığıdır, milletin oyudur."
Şöyle devam edebilirler mi:
"İktidar ve muhalefet partileri olarak, Türkiye'yi siyasal partiler mezarlığı olma ayıbından kurtaracak, gerçek demokrasi ve hukuk devletini rayına oturtacak anayasal düzenlemeler konusunda uzlaştık."
Noktayı birlikte koyabilirler mi:
"AKP'yi kapatma davasını düşürecek ve laikliğe ilişkin haklı kaygıları giderecek şu düzenlemelerle açıklamaların yapılmasında anlaşma sağlanmıştır."
Olabilir mi?
Ne yazık ki hayır.
Olabilse, işte o zaman Türkiye'nin yakın geleceğine dönük kara gölgeler ortadan kalkmış ve iyi niyetli sağduyu çağrıları yerini bulmuş olurdu.
Ama maalesef çok partili demokrasiye adım attığımızdan beri iktidar ve muhalefet partileri, böyle bir 'demokrasi mucizesi'ni yaşatmadılar bu ülkeye.
Yaşatmış olsalar, Türkiye çoktan rayına girmiş, aş ve iş sorunlarını çözmüş, Yunanistan gibi, İspanya ve Portekiz gibi AB'nin birinci sınıf demokrasileri içindeki yerini almış olurdu.
Bunu başaramadık.
Bugün hâlâ neler yaşıyoruz.
CHP lideri ******, seçim sandığında yenemediği AKP'nin yargısal darbe yoluyla tasfiyesine umut bağlamış durumda.
MHP lideri Bahçeli, yargısal darbe yoluyla AKP'nin başını, Tayyip Erdoğan'ı yok etmeyi amaçlıyor.
Bu tablodan uzlaşma çıkmaz.
Sadece kavga çıkar.
Geçmişte örneklerini çok gördüğümüz, 27 Mayıs'ın, 12 Mart'ın, 12 Eylül'ün, 28 Şubat'ın öncesinde ve sonrasında yaşadığımız o siyasal istikrarsızlık ve kavgaların bu ülkeye ne kötü bir maliyet ödettiğini, nasıl kayıp yıllar yaşattığını çok iyi bildiğimiz halde, ne yazık ki yine aynı yolun yolcuları gibiyiz.
Kurtulamayacak mıyız?
Yine kavga mı?
Yine kayıp yıllar mı?
Bu tablodan yine kavga çıkmaması için şimdilik tek bir çıkış yolu gözüküyor. Bu da Anayasa Mahkemesi'nin kendi içinde "Yargısal darbeye hayır!" demesidir.
Bu ihtimal var mı?..
Bilemiyorum.
Bildiğim bir şey var. Türkiye geçmişte olduğu gibi yine tehlikeli sularda yol almaya başladı. Ve tehlikede olan, kimilerinin sandığı gibi 'laiklik değil demokrasi'dir.
Evet Erdoğan hükümeti, muhafazakarlık anlayışı ve laikliğe dönük bazı yaklaşımlarıyla toplumun bir kesiminde haklı kaygı ve tepkilere yol açtı ve de bu konuyu fazla önemsemedi.
Evet Erdoğan hükümeti, üniversitede başörtüsü-türban yasağının kaldırılmasına tüm öncelik ve enerjisini verirken, 'sivil anayasa'yı unuttu.
Evet Erdoğan hükümeti, son birkaç yıldır demokratikleşme alanında ipe un serdi.
Evet Erdoğan hükümeti, Avrupa Birliği'ni 2005'den beri boşladı.
Evet Erdoğan hükümeti, Şemdinli'de, Hrant Dink cinayetinde, 301'de demokrasi ve hukukun üstünlüğüne yan çizdi.
Evet Erdoğan hükümeti, Kürt sorununda başlangıç noktasından farklı olarak milliyetçi rüzgarlara dümen kırdı.
Evet Erdoğan hükümeti, 2003-2004 darbe tertiplerini herkesten iyi bildiği halde demokrasi ve hukuk düğmesine basamadı.
Bütün bunlar gerçek.
Bunlardan dolayı Başbakan Erdoğan'ın, AKP'nin eleştirilmesi gerekir, eleştiriliyor da...
Ama bütün bunlar için AKP'den hesap -askeri ya da hukuki- darbeyle değil, seçimle sorulacaktır.
İşin püf noktası budur.
Demokrasi bunu gerektirir.
Bu ülkede bugüne kadar ne yazık ki iktidar ve muhalefet partileri arasında darbelere geçit vermeyen bir anlayış birliği kurulamamıştır. Demokrasi bir ortak platform olarak bir türlü içtenlikle benimsenmemiştir.
Dün de öyleydi.
Bugün de öyle.
'Devlet'le, sivil ve asker bürokrasi ile oynamayı, oynaşmayı seven partilerimiz, sözde sosyal demokratlar dahil, siyaset sahnemizden hiç demirci olmadılar, olmuyorlar. Çok kolay devletçi olurken, demokrat olamıyorlar.
Bin yıldır yaşıyoruz bu gerçeği.
Ama aklınızdan çıkarmayın:
Bugün Türkiye'de asıl tehlikede olan demokrasi ve hukuktur.
Bu ülkede askeri ya da hukuki darbeciler ve de Ergenekon'cular, hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye'nin AB ve demokrasi yolunu kesmeyi bir numaralı hedef olarak bellemişlerdir. Yargısal bir darbe, onları bu hedefin çok yakınına getirecektir.
Bu tehlikenin farkında mısınız?
Anayasa Mahkemesi, Türkiye'yi böyle bir maceraya atabilecek bir yargısal darbeye geçit verecek mi?
Yani kazık meselesi.
Altıncı yazı yarın.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ersan45.spaces.live.com
ersan_ozsurucu
Genel Sorumlu
Genel Sorumlu
ersan_ozsurucu


Mesaj Sayısı : 1093
Yaş : 61
Kayıt tarihi : 26/11/06

ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Empty
MesajKonu: ERGENEKON’LU, DARBELİ, AKP’Lİ NOTLAR (6)   ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1) Icon_minitimeCuma 29 Ağus. 2008, 10:49

Hasan CEMAL - Milliyet

Kazık, ancak demokrasi mücadelesiyle çıkar!

Kuru bir pazar yazısı okumak ister misiniz?

Buyurun o zaman.

Şu tespitler sona kalmasın:

Türkiye’de bugün tehlikede olan laik hayat tarzı, laik cumhuriyet değildir. Demokrasidir asıl tehlikede olan. Özgürlüklerdir. Hukukun üstünlüğüdür. ‘Darbeciler’ başarı kazanır da AKP’yi kapattırırlarsa, bir taşla birden çok kuş vuracaklar. Hiç aklınızdan çıkarmayın: Türkiye’nin Avrupa Birliği yolunu keserek bu ülkede demokrasiyi de, hukukun üstünlüğünü de, özgürlükçü düzeni de dumura uğratacak uğursuz bir süreci başlatmanın peşinde bu darbeciler.

Sizin umurunuzda mı AB?.. Bakın, İngiliz Financial Times gazetesi başyazısında ne diyor:
“Bir Avrupa ülkesi hayal edin ki, iktidar partisine ansızın kapatma davası açılsın; başbakanı ile cumhurbaşkanına siyaset yasağı istensin; üstelik bütün bunlar, ezici bir seçim zaferi kazanan seçilmiş hükümetin işbaşına gelmesinden birkaç ay sonra yaşansın…

Türkiye’ye hoş geldiniz!

İstediği kadar anayasal meşruiyet gibi bir incir yaprağıyla örtülmeye çalışılsın, bu çabalar, seçimle iktidarı ele geçiremeyenlerin bir darbesidir. Ve bu darbe başarılı sona yaklaşırsa, Türkiye Avrupa’yı unutsun gitsin.” (Financial Times, 22.03.08, s.6)

Yine soruyorum:

Sizin umurunuzda mı AB?..

‘Askeri’ ya da ‘hukuki’ darbecilerin belki de en büyük dertleri AB ile. Birinci sınıf demokrasiyle hukukun üstünlüğüne açılan bu yolu öncelikle kesmeyi amaçlıyorlar.

Size gelince…

Türkiye’nin AB yolu dinamitlenir ve ilişkiler askıya alınırsa, bu ülkede ekonominin de, aş ve iş sorununun da kötüye gideceğini biliyor musunuz?

Şurası kesin gibi:

Dış dünyada derinleşen finans krizi nedeniyle zaten gitgide kırılganlaşan Türk ekonomisi, AB ile ilişkilerin torpillenmesiyle kendini çok daha büyük bir istikrarsızlığın içinde bulacaktır.
AKP’yi kapatma davasıyla birlikte iç piyasalardan gelen ve artık saklanamayan kötü haberlerin yavaş yavaş manşetlere tırmandığını görüyor musunuz?

Çok ciddi bir tehlike bu.

Siz farkında mısınız?..

‘Darbeciler’ farkında bunun.

Ama onlardan öylesine sinyaller geliyor ki, Türkiye’yi 2001 Şubat krizindeki gibi bir yoksullaşma çukuruna yuvarlayacak böylesi tehlikelerin gerçekleşmesini AKP‘den bir an önce kurtulmak için neredeyse bir fırsat olarak görüyorlar.

‘Darbeciler’, demin de belirttiğim gibi, irtica tehlikesinden dem vurarak, Türkiye’de AB ile birlikte birinci sınıf demokrasinin yolunu kesmek istiyorlar.

Şunu bilmekte yarar var.

AB’ye ve birinci sınıf demokrasiye sırtını dönecek olan bir Türkiye’de yalnız aş ve iş sorunu çok daha kötüye gitmez, aynı zamanda bölücülük ve radikal İslamın eli çok daha güçlenir.
Bir an düşünün:

AKP, yalnız toplam oyların yüzde 46.6’sını değil, aynı zamanda Kürt oylarının da yüzde 55’ini almış bir parti. Öte yandan, yine Anayasa Mahkemesi’nde kapatılma sırasında olan DTP de geri kalan Kürt oylarıyla 21 milletvekiline sahip parlamentoda…

AKP ile birlikte DTP de kapatıldığı vakit, neredeyse bütün Kürt oyları cezalandırılmış olacak. Bu da, “Kürtlere bu ülkede demokratik siyaset yasaklanıyor; düşün arkamıza dağa çıkıyoruz!” diyenlerin sesinin çok daha gür çıkmasına ve etkili olmasına yarayacak.

Güneydoğu’da yangının 1990’lardaki gibi parlamasından ve radikal İslamcıların da, “Dini bütün olduğunuz için AKP’yi kapattılar; gelin bizim saflarımıza!” propagandasının etkili olmasından acaba Türkiye mi kazanacak? Aş ve iş sorunları bu ülkede daha iyiye mi gidecek? 40 milyar dolarlık cari açık nasıl kapatılacak vs…

İşler kötüye gidecek, kötüye…

AKP kapatıldı diyelim.

Siyaset yasakları da geldi.

Ne olacak siyasetin halleri?.. Siyaset sahnemiz çok daha keskinleşen bir cepheleşme ve kutuplaşma içinde bulmayacak mı kendisini? Uçlar güçlenmeyecek mi? Siyasi istikrarsızlık körüklenmeyecek mi?

AKP grubunu varsayalım şöyle ya da böyle böldünüz. Türkiye’de yeniden o güçsüz koalisyon hükümetleri dönemini açacaksınız?

Yine kayıp yıllar mı?..

Seçime gidildi diyelim.

AKP bir başka tabela altında ve Erdoğan’ın gölgesinde ya seçimleri bir daha tek başına kazanırsa?..

Ne olacak o zaman?..

Tek başına kazanamadı ve Türkiye yeniden o bölünmüş, güçsüz siyaset sahnesiyle birlikte 1990’ları oynamaya başladı.

Razı mısınız buna?..

O kayıp yılları mı özlediniz?

Kapatın o zaman AKP’yi!

Yine o soru:

Kapatma davasıyla birlikte rejime atılan kazık nasıl çıkar bu saatten sonra?
‘Yargısal darbe’ye itibar etmeyerek… Türkiye’yi siyasi partiler mezarlığı olmaktan kurtararak… ‘Sivil anayasa’yla demokrasi ve hukukun üstünlüğü yolunda adımlar atarak… Ve Türkiye’nin AB yolundaki tarihi yürüyüşünü kararlılıkla devam ettirerek…

Kısacası:

Kazık, demokrasi mücadelesiyle çıkar ancak…İyi pazarlar!
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://ersan45.spaces.live.com
 
ERGENEKON'LU, DARBELİ, AKP'Lİ NOTLAR (1)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Demirci Halk Egitimi Merkezi Forumları :: KÜLTÜR-SANAT-EDEBİYAT :: Makaleler-
Buraya geçin: