Ünlü biyokimyacı Michael Behe’nin meşhur eseri Darwin’in Kara Kutusu’ndaki ‘Tasarımın Tespiti’ başlıklı bölümünde, akıllı tasarım için şöyle demektedir: “Bir odanın içinde dümdüz uzanmış bir vücudun yerde yattığını düşünelim. Çevresinde dönüp dolaşan bir düzine kadar dedektif, ellerindeki büyüteçlerle zemini inceleyip suçluyu tespit etmeye çalışmaktadır. Odanın tam ortasında, vücudun yanında gri bir fil durmaktadır. Dedektifler, yerde dolaşırken bu iri hayvanın bacaklarına çarpmamaya dikkat ederler ve ona bir kez bile bakmazlar. Zaman geçtikçe bir şey bulamayan dedektifler, giderek düş kırıklığına uğrarlar ve yere doğru daha çok yaklaşmaya başlarlar. Gördüğünüz gibi ders kitaplarında, dedektiflerin “suçlu adamı bulmaları” söylenmektedir, bu yüzden file dikkat etmezler bile.
Hayatın gelişimini harcayan bir oda dolusu bilim adamının arasında bir fil durmakta. Bu filin üzerinde ise “Bilinçli Tasarım” (intelligent design) yazıyor. Yaptığı araştırmaları ve çalışmaları akılsız sebepler üzerine yapılandırmak zorunluluğu hissetmeyenler için, en açık sonuç, biyokimyasal sistemlerin bir tasarımın eseri olduğudur. Bunlar doğanın kanunları tarafından tesadüfler sonucu veya bir ihtiyaçtan dolayı tasarlanmamıştır; aslında bunlar önceden planlanmıştır. Tasarımı yapan ise sistemlerin en son halinin nasıl olacağını en iyi şekilde bilmektedir; bu nedenle sistemlerin oluşacağı her adımda planlanmıştır. Yeryüzündeki hayat da, en basit örneğinden en kritik parçalarına kadar, bu akıllı tasarımın sonucudur.”
Kaynak: Michael J. Behe, Darwin’in Kara Kutusu, Aksoy Yayıncılık, İstanbul 1998.